Felaketler geleceğini haber verir ama kim dinler?
Deprem, aslında bize doğanın sorduğu basit bir sorudur: “Hazır mısın?”
İçinde yaşadığımız Çorlu’nun cevabı ise ülkemizin diğer yerlerinde olduğu gibi yıllardır hep aynı: “Sonra konuşalım.”
1999 Marmara Depremi’nden önce Çorlu, 3. derece deprem bölgesi olarak kabul ediliyordu.
45 bin bağımsız yapı, o dönemin gevşek standartlarına göre ve statik hesaplarına göre inşa edildi. Depremden sonra hata fark edildi. Çorlu 2. derece deprem bölgesi olduğu anlaşıldı ama binalar hâlâ eski hesaplarla ayakta durmaya çalışıyor. Yaklaşık yüz bin insan o binalarda ne olacağını bilmeden yaşamaya devam ediyor.
Belli ki farkında değil belki de çaresiz.
Bir deprem olduğunda sadece binalar yıkılmaz; “Sonra bakarız” diyerek günü kurtaran zihniyet de yıkılır.
Çorlu’da olası 7.0 büyüklüğündeki bir depremde, bu eski yapıların en az yüzde 20’sinin ciddi şekilde hasar göreceği veya yıkılacağı yetkililerce öngörülüyor.
Peki, sonuç?
Her bir yıkılan binayla birlikte umutlar, hayatlar ve sorumluluklar ve SONRA BAKARIZ diyen zihniyette toprağın altına gömülecek.
Ama olsun, biz nasıl olsa "güçlü milletiz, vatan sağ olsun" değil mi?
2023 yılında Kahramanmaraş ve Hatay’da yaşanan depremler, bize sadece yıkımı değil, sorumsuzluğun maliyetini de gösterdi.
120 milyar dolar…
Bir ülkenin yıllarca biriktirdiği servet, birkaç dakika içinde enkaza dönüştü.
Çorlu için korkarak benzer bir senaryo olduğunu düşünelim: 7.0 büyüklüğünde bir deprem. 45 bin binadan en az 9 bini yerle bir olacak.
Felaket tellallığı yapıp ölü ve yaralı miktarını söylemeyelim.
Nasıl olsa toprağın altında binlerce masumiyet hikayesi var.
Felaketin maliyeti mi?
Bugünkü fiyatlarla ortalama bir dairenin yeniden inşası için 2 milyon TL harcanacak. Toplam zarar mı? Sadece binalar için 18 milyar TL. Altyapıyı, yolları, sanayi tesislerini ve elektrik hatlarını da ekleyin; rakam bir anda 40 milyar TL’ye ulaşıyor. Ama korkmayın, bizde laf çok, çözüm az!.
ÇÖZÜM MÜ!
Şimdi soralım: Çorlu depreme hazır mı? Yanıt belli: Hayır!
Kentsel dönüşüm zor, masraflı ve zahmetli bir süreç olabilir ama başka çaremiz yok.
Eski binalar güçlendirilmek zorunda.
Güçlendirilemiyorsa yıkılıp yeniden inşa edilmeli.
“Param yok, zamanım yok” diyenler için kötü bir haberimiz var: Depremin ne zamanı ne de sabrı vardır.
O geldiğinde size sadece şunu söyler: “Geçmiş olsun.”
Deprem doğal bir olaydır ama felaket değildir.
Onu felakete çeviren bizim ihmallerimizdir.
Herhangi bir depremden sonra televizyonlara çıkıp “Gereken önlemleri alacağız” demek kolaydır. Ama işte sorun tam da burada: Önlemleri neden enkazdan sonra konuşuyoruz?
Çorlu’da yıllardır görmezden gelinen binalar, aslında bizim zihinlerimizin betonarme halidir.
Son Söz: Toprak Altında şaka olmaz
Sonuç deprem, bize şunu söylemek ister: "Ben geliyorum, hazır olun." Ama biz, “Şimdi sırası mı?” diyerek onu geçiştiriyoruz.
Kahramanmaraş ve Hatay’ın bize öğrettiği en büyük ders şudur: Önlem almak pahalı olabilir ama almamanın bedeli çok daha pahalı ve bedeli hayatınızdır.
Çorlu için hala zaman var. Belki biraz uykumuzdan, biraz keyfimizden feragat ederek daha güvenli bir geleceğin temellerini atabiliriz.
Ama tabii, bu sadece bir öneri… Yoksa enkaz altında bu satırları tekrar okumak isterseniz, biz yazmaya devam ederiz. Seçim sizin.
Not: Bu yazı, Çorlu’nun deprem gerçeğini Çorlu Belediye Başkanı Sn. Ahmet Sarıkurt'a Çorlu İş Adamları Derneği’nde sorduğum sorulardan esinlenerek yazdım.